Çalışkan bir öğrenciydim. Pek bir fikrim yoktu neden çalıştığıma dair ama öğrencilik kanıma işlemişti bir kere, sorumluluğum neyse yerine getirirdim. Üniversitede hangi bölümü istediğime emin değildim. Amacım elimden gelen en yüksek puanı almaktı. Sonrası Allah kerimdi. Sosyal bilimler istiyordum, çünkü reklamcı olacaktım. Reklamcı deyince bildiğim sadece reklam yazmak, kreatif ajanslarda çalışmaktı. Sektörün ne kadar dinamik olduğunu, sadece metin yazarlarından oluşmadığını sonradan anlayacaktım. Ayrıca, yurt dışı hayallerim de vardı. Yurt dışında ne yapacaktım bilmiyordum, ama şöyle bir dünyaya açılmak lazımdı. Demem o ki, kafamda bazı fikirler olsa da, net bir hedefim yoktu.
Şimdi dönüp baktığımda, nasıl motive olmuşum çalışmaya, şaşırmıyor değilim. "Bizim zamanımızda…" diye başlayan hikayelere gülüp geçsek de "bizim zamanımızda profesyonel koç vardı da, biz mi çalışmadık?!" diye içimden geçmiyor değil. Evet, sonunda reklamcı da oldum, yurt dışına da açıldım. İkinci, hatta üçüncü bir kariyer yaparak, profesyonel koç ve yoga eğitmeni de oldum. Yolumu buldum yani. Ama el yordamıyla, ve zamanla. Biraz burnum sürttü, ara ara kayboldum, kısayollar dururken, uzun yolları seçtim - seçim yaptığımı zannederek.
Gençken, o nereye kanalize edeceğimi şaşırdığım enerjim ve yeni heyecanlara doyamayan ruhumla, profesyonel bir koç yardımı alsam neler yapabileceğimi, hayallerimi nasıl daha kolay (ve muhtemelen hızlı) bulabileceğimi, bunlara ulaşmak için atacağım adımların ne kadar net olabileceğini düşündükçe, gençlere bu yolda yardım etme hevesim daha da artıyor.

Anne-babalar, özellikle belli bir sosyo-ekonomik seviyede olup farklı çevrelerden tanıdıkları olanlar, elbette ki çocuklarına ilham olup yol gösterebilir. Annem ve babam bunu sağladı ellerinden geldiğince. Ama ne kadar isterlerse istesinler, anne-baba tarafsız olamaz. Ben de bir anneyim ve şimdi bunu çok daha iyi anlıyorum. Oğlum için, açıkça söylemesem de, hayallerim var, isteklerim var. Kendi yolunu bulsun diye içime attıklarım var. Ya kaybolursa diye endişelerim var. Bütün bu hayallerden ve kaygılardan ari olamayız anne-baba olarak. Olmalı mıyız bu da tartışılır tabii, ama konumuz bu değil.

Gel gör ki, çocuklarımız, özellikle de ergen ve genç yetişkin olanlar, bu umutlarımızı ve kaygılarımızı dile getirmesek de hissedebiliyor. İstemeden onlarda ek bir baskı yaratabiliyoruz. İşte tam bu noktada profesyonel koçlar devreye giriyor. Tarafsız, yargısız, ajandası olmayan profesyonel bir aydınlatıcı soru bankası. Soru bankası diyorum, çünkü, koçun en iyi yaptığı şey güçlü soru sormaktır.
Gençlerin, tam da kendilerinden en şüphe ettikleri yaşlarda, güçlü yönlerini bulmalarına, bunun verdiği özgüvenle hayaller kurmalarına yardım edecek biri profesyonel koç. Burada durmaz elbet koçluk.
"Eyleme geçmeyen vizyon, sadece hayaldir."

Profesyonel koç, gençlerin hedefler belirlemelerine ve bu hedeflere giden yolda iç motivasyonlarını bulmalarına ve korumalarına destek olur. Amaç, sınava çalıştırmak değil, gencin sınav için çalışma motivasyonu bulmasını sağlamaktır. Neyi neden yaptığını bilen insan, çok daha motive ve odaklı şekilde çalışabilir. Onu yolundan döndürecek, dikkatini dağıtacak şeylere karşı sınırlarını daha rahat koruyabilir. Ayrıca, uzun dönemli çalışılan bir koç, gencin yoldan çıktığını fark etmesini de sağlayabilir ve yeniden yola girmesi için ona gereken cesareti verir ve yol haritası oluşturmasına yardımcı olur.

High Potential'i kurarken amacımız, geçtiğimiz yolların bize verdiği deneyimleri kullanarak, gençlerin hayatlarını kolaylaştırmak ve onlara ilham vermekti. Kendi çocuklarımızı nasıl sarıp sarmalıyorsak, diğer gençleri de bu yargısız destek çemberine almak, onların kendi yollarında parladığını görmek bizi bu yolda motive eden kuzey yıldızımız.
"Gideceği limanı bilmeyen gemiye hiçbir rüzgardan hayır gelmez." derken, Montaigne acaba gençlerin yaşadığı gelecek kaygılarını da hesaba katmış mıydı?
Sevgiler,
Nazlı